10 Temmuz 2015 Cuma

{Ramazangüncesi'2} İstanbul'da Ramazan-Galata Mevlevihanesi

Es'selam;
 Bloga yazı yazma konusunda eski istikrarımı bir türlü yakalayamıyorum. Düşünüyorum bunun üzerine; hızlı yaşam,  instagramın kolaylığı, bilgisayarı açamama.. Sürekli kendi kendime hatırlattığım 'Yavaşla!' sloganını unutturan hayat. Bu hızlı hayatın kolaylıklarına, hızlı olana alıştıkça bilgisayarı açma işlevi bile uzun mu geliyor bilemiyorum. Her ne olursa olsun, blogla bağımı koparmamaya, yazarken öğrenmeye, yazarken yenilenmeye, daha uzun yazmaya gayret edeceğim inşAllah. 

 Bu girizgahtan sonra Ramazan-ı Şerifimizin 23.gününden selam ederek başlayalım ^.^
 İstanbul benim için her daim bambaşka bir şehirdi, ve hep öyle kalacak inşAllah. Hep öyle kalsın diye veda ettim O'na zira. 5 yıl üniversite hayatıma -bi' zaman ara- 1 yıl iş-güçlerime, 1 yıl yuvamıza ev sahipliği eden şehir İstanbul.. Veda hikayemiz başka bir zamana kalsın.
  Ramazanda İstanbul ziyareti yapmayı her daim severim, bu yıl yine nasip oldu çok şükür. Kısa bir süreliğineydi, Ramazanı en iyi hissedebileceğimiz yerleri seçmeli, feyiz almalı, dua etmeliydik.
 
 Galata Mevlevihanesi; tefekkür mekanı.


 Uzuun zamandır ziyaret etmeyi istediğim bir mekandı. Bazen öyle oluyor ki, yakınındayken gidemiyorsun, uzak olunca kolaylaşıveriyor. Ziyaret için gidince, gidemediğimiz yerlere gidebilme fırsatı doğdu.
 Kapısından girer girmez, bambaşka bir havaya büründüğümüz yer. Kabristan karşılıyor, kediler misafiri. 'Fatiha okumayı ihmal etme' diyorum Sema'ya. Yürüyoruz, başımız gökte. Öyle güzel ki ağaçlar, öyle yakışıyor ki..


 Kabristanın ismi Hamuşan. Bir Mevlevi tabiri olduğunu öğrenmiştim daha önce; sessizler, susmuş olanlar manasında. Ama en çok şeyi anlatanlar, diye geçiriyorum içimden. Çıkışta ziyaret ederiz diyerek, heyecanla müze biletlerimizi alıp içeriye giriyoruz. Girişte Sema gösterilerinin olduğu güzelim bir salon var, çok sevdim orayı. Sema'yla bir de Sema gösterisi için gelelim diye sözleştik. Üst katta Mevleviliğe dair sembolleri anlatan salonlar var; müzikleri, sanatları..


  Hüsn-ü hat sanatı ile ilgili olan bölüme gelince, daha bir uzatıyorum geçirdiğim vakti; kalbi bir bağım var neticede. Yarım kalmış bir ders alma hatırasını bıraktım İstanbul'da, bakalım ne zaman dönmek nasip olacak? Mevlevilikle Hat sanatının bağı hakkında pek de malumat sahibi değildim, geziden sonra ufak bir araştırmayla öğrendim ki; Mevlevilik yoluna gönül veren hattatlarımız epey çokmuş, zira hat sanatının dervişâne özellikleri, tarîkat yolunun özellikleriyle bağdaştırılırmış; sabır, tertip, devamlılık.. Mevlevihanelerde mihrâbın karşısına 'Yâ Hazret-i Mevlâna' yazılı bir levha asmak gelenek halinde imiş. Fotoğraftaki de Ahmet Râkım Efendi ketebeli bir levha. Büyükçe 'Dost, Hazret-i Mevlâna Celâleddin-i Rûmi' , alt kısımda minicik 'kuddisallahu Sirru'l alâ' yazılı. 


  Alt katta müze kısmı bulunuyor. Mevleviliğe dair bir çok yeni şey öğrendim, bazılarını Konya'daki ziayretimden hatırlayıp tazelemiş oldu, bazılarına şaşırdım.. Sonra Sema'ya dönüp dedim ki; müze ziyaretlerinde bir süreden sonra bilgiler öyle çoğalıyor ki zihnimde, yenilerini okuyamaz hale geliyorum. Sonlara doğru malesef düşünerek, muhakeme ederek okuyamadım. Bir daha gidersem; ki gitmeyi çok çok isterim, son bölümden başlayarak gezeceğim ^.^


 Bahçesi öyle güzel ki Mevlevihanenin; 'Dinle!' kulum der gibi; kuş seslerini, yaprakların hışırtısını, mahlukatın zikrini, nebatatın bize anlattıklarını, kendimizi, içimizdeki o güzel sesi..
Dinlemeye niyet ettik, buraya gelmeli dedik; içimize dönmek için, o en derine yolculuk için. Otururken öylece bahçede; Taksimin o karmaşasının içinde buranın nasıl böyle huzur içinde kalabildiğine hayret ettik. Hayret en güzel makam. Aslında O'na yönelince her yer öyle huzura dönmez mi?
 Uzuun uzuun geçiridiğimiz vakitten sonra,  müze kapanışı saati gelmiş, ve Hamuşan'ı ziyaret etmek nasip olmuyor. İçimde ukde. Güvenlik görevlisi bizim düşen suratımızı görünce diyor ki; mezarlık işte bişey yok ki orda. Gördüklerimiz, düşünebildiğimiz kadar genişliyor.

 Tefekkür ederek bakabildiğimiz günler duasıyla.
                                                                         Ramazan'23 1436

18 Haziran 2015 Perşembe

{RamazanGüncesi'1} Çocukça Ramazan

 Es'selam;
 Epey zaman sonra, yine ve yeniden tıpkı başlangıç vesilem gibi Ramazan Notlarıyla yine yazıyorum. Bu duyguları paylaşma coşkusunun kalbimdeki tesiri büyük. Ramazan ruhunu her atmosfere taşımak heyecanımı, isteğimi, enerjimi, ibadet aşkımı, zikrimi artırıyor sanki. Tüm bunlara binaen yine buradayım, yine yazıyorum, yine güzellik paylaşma peşindeyim.


Ramazan- Şerif'e bu denli kıymet vermem, heyecanlanmamda en büyük katkı çocukluk yıllarımdır diye düşünürüm hep. Tabii o en masum yıllara eklediğimiz ilim, ibadet şuuru ve Rabb'imizin kalbimizdeki yeri.. Çocuk kalbine yer edinmek lazım diyorum, Ramazan zihinlerine öyle güzel anılarla kazınsın ki; her karşılamalarında çoşkuları, ibadet aşkları, mutlulukları, orucun vucütlarındaki olumlu etkisi artsın istiyorum. 

Bu hisler içerisindeyken; bitutamani hesabının sahibi sevgili Feray'ın paylaşımıyla karşılaşıyorum. Diyor ki; minikler için bir imsakiye hazırladım, mail atın hemen göndereyim. Hemen mail atıyorum, ve hayal kuruyorum. Bir imsakiyesi olmalı çocuğun, yanında orucunu heyecanla açacağı hurması, bir minik takke ve tülbentle teravih heyecanı yaşamalı, çikolatasız olur mu hiç? Ve minikler için Ramazan kitimiz hazır. Çocuk ruhu öyle masum ki; iyiliği unutmuyor, hemen mutlanıyor; mutlu edin onu.


   Kardeşim dün mütemadiyen; 'ayy çok heyecanlıyım, yarın Ramazan başlıyor' diye sayıklıyordu. Çünkü ilk defa tüm Ramazanı oruçlu geçirme hedefi koydu kendine, muvaffak olur inşAllah ^.^ Kış Ramazanıydı ilk orucumu tutmaya başladığımda, kısacıktı günler, okuldan gelir mukabeleye giderdim annemle, hemen iftar vakti gelirdi. Kardeşimin bahtına uzun günler geldi, ya nasip! Aşama aşama yaklaşmak, minikleri sıkmak yerine heveslendirmek gerek, orucun ruhunu anladıkları Ramazanlar yaşarlar inşAllah. Yine sevgili Feray'ın hazırladığı minklere Ramazanı anlatmaya dair bir mektup, faydalanırsınız dilerim: Ramazan postası.


Hep Ramazan coşkusu diye tekrarlıyorum.  Ama bu coşku öylece kalmamalı, yanına eklenmesi gerekenler var. Orucun ruhunu anlamak lazım; sadece yoksulları anlamak için mi tutulur oruç? Ramazan nasıl bu ruh halini verebiliyor? Açlık sadece bedenimize değil, zihnimize de mi iyi geliyor? Tefekkür edelim biraz.

Tefekkürlü oruçlarımız olsun.
1 Ramazan'1436