24 Aralık 2012 Pazartesi

Hikaye Yazmak Hüzün Yazmak Mıdır?

 Okumayıisteyipbirtürlüokumayabaslayamadığımyazarlarlistesi diye bir listem olsaydı, içinde bir sürü isim olurdu. Bunlardan biri de Fatma Barbarosoğlu olurdı. Artık o listeden çıkardı, zira ilk F.Barbarosoğlu kitabımı okumuş bulunmaktaydım.

 Bazı kişiler 'Bak o yazarı okumaya ilk şu kitapla başla, diğeri ilk kitap için uygun değil.' gibi cümleler kurarlar ya, bir türlü çözemedim mantığını, neye göre karar veriyoruz? Ben hiç öyle şeyler öneremiyorum da, çok üzülüyorum. Aslına bakarsınız pek de savunucusu değilim böyle önerilerin. Çoğu zaman olduğu gibi insanları özgür bırakma taraftarı, kendileri keşfetsin savunucusuyum. Nerden geldik bu konuya? Hıh. Bana kimse şu kitabını ilk oku gibi önerilerde bulunmadı, ben seçtim: Senin Hikayen.



  Ben eskiden kitapları okurken hepsini yazarın gerçek hayatından bir parça gibi düşünürdüm. Hala olur ya, ister istemez. Senin Hikayen'de de her hikayeden sonra böyle şeyler düşünüp, 'ben  hikayeleştirilebilecek şeyler yaşıyor muyum, gözümden mi kaçırıyorum bazı şeyleri' gibi düşüncelere daldım-belki çocukça-. Belki de hikaye yazabilmek için hatıraları sıkı sıkı sahiplenmek gerek.

 Zaman zaman da hikaye yazmakla 'hüzün yazmak' eşdeğer şeyler mi diye düşünmekten kendimi alamadım. Hikayelerdeki hüznü gördükçe, ben hiç bir zaman hikaye yazamıycam galiba diyorum-hayır hüzün yaşamadığımdan değil-, sonra geçiyor. Benim hikayelerim 'benim hikayelerim' olacaksa, 'kendim' gibi olabilir diyorum.
  
 En beğendiğim hikaye mi? Yalan Makinesi. 
 Ve bir cümle: 'Hür olmak için önemsiz olmak gerektir.'

 Öyleyse ben gideyim. Okunacak çok F.Barbarosoğlu kitabı var daha.
 Hikayelerinizi düşünün.
 Hikayelerinizi mutlandırın.
 Teşekkürlü okumalarımız olsun inşAllah^^

4 Aralık 2012 Salı

İlhamımIZ Geldi!

 Esselam,
 Yaptığım tişörtlerimdeki tasarımlar genelde bir anda aklıma gelmiş üzerinde önceden düşündüğüm konseptler olur, ya da şöyle diyeyim; öyle olduğunda rahatlıkla tişörtü yapmaya başlayabilirim. -tabi elimde beğendiğim,boyamaya uygun tişört olduğu müddetçe- 
  Ve bazen başkalarına bir şeyler yaparken ne kendinize, ne de yakınınızdaki sevdiklerinize o şeyden yapma fırsatı bulamadığınızı farkeder, ve üzülürsünüz.
   Semi'nin tişörtü için de bir tasarım düşünememiştim, ve bir an önce ona bir tişört yapmalıydım. Sonra oturduk Semi'yle ilhamı bekledik, gelmedi. Yazdık, çizdik. 'Aa şöyle mi olsa'lar uçuştu. Nil'in mini kliplerini izledik. -ilham verici çizimler- Sonra ortaya böyle bir fikir çıktı, Semi'nin orijinalliği tişörtüne yansıdı!

  Kelimeler demiştim, Semi de kelimeseverlerden, ve kelimelerini benimle paylaşanlardan. Bunun ne anlama geldiğini o yazımda söylemiştim. -anladın sen beni Semi'm-



Neymiiş, ilhamın nasıl geleceği belli olmazmııış ^^


Güzel kelimelerinizle, ve hayallerinizle kalasınız.
Muharrem ayının güzelliği devam ediyor. 

21 Muharrem 1433

2 Aralık 2012 Pazar

Bir Günün Halleri

 Hayatımızda zorunlu olarak yapmamız gereken şeyler olduğunda bir şekilde onları hayatımıza yerleştiririz. Ve onları yapınca günümüzü, zamanımızı değerlendirdik sanır, vicdan rahatlığıyla uyuyabiliriz. Belki!

  Böyle olmaması gerektiğine inanıyor olmam; 'Boş' diye tanımladığımız zamanların planlanması gerektiğini düşündürüyor bana. Yine zamanın kıymetini bilemediğimi düşünüp, 'Nasıl yapsam?' diye düşündüğüm zamanlardan birindeydim; ara sıra ziyaret ettiğim productivemuslim.com'a girdim. Yazının konusu verimli bir gün planının nasıl olacağına dairdi. Mutlandım, okudum ve kendime göre uyarladım, eksiği ve fazlalarıyla.

  Boş diye ithaf ettiğiniz bir günde bile bir programınızın olması size sıkıcı ve yorucu mu geliyor bilemem ama, bana iyi hissettiriyor. Zira 'boş vakit' diye geçirdiğim zamanlarda hesabını nasıl vereceğim diye düşünmek daha zor geliyor, mesela 'Çok ders çalışmıştım, 2 günümü bomboş geçirmeyi haketmiştim.' desem haklı bir sebep sunmuş olacak mıyım diye düşün/üyorum/meliyim.

  Tabii her zaman böyle şuurlu ve mantıklı olamıyorum; olmak için adımım olsun, programıım zamanımı değerlendirme duam olsun diye düşündüm. -böyle kocaman bir girizgâhla sıkıcı olmayı başardım bile, aferin.-



Sabah halleri:
 Sabah için en önemli mesele namaz için uyanabilmeyi başarmaktan sonra, namazdan sonra uyanık kalabilmeyi başarmak. Ben bunu başaramadığımda güne eksik başlamışım hissiyle uyandığım için, psikolojik olarak 1-0 yenik başlıyorum.

 - Namaz + Dua : Namaza uyanabilmek için öncelikle uyanacağına kendini ikna etmiş olmalı, ve uyumadan dua etmeli. Ben tanıdıklarımda görüyorum bazen; daha yatmadan 'Ben sabah namazlarına kalkamıyorum, uyanabilir miyim bilmem ki.' diyor, ve uyanamıyor hakikaten. Kalktıktan sonrasını;
         *sabah namazı ve ardından duamız
         * Kur'an-ı Kerim hatmimiz
         * meal okumamız
  şeklinde değerlendirilebiliriz.

Kerâhat Vakti : Kerâhat vaktini uyanık durup, o vakti değerlendirme sünnetini verimli bir zaman tanzimi için benimsemek lazım diye düşünüyorum. -gece erken yatmayı sevmeyenler için zor bir durum tabi ki.- Kerâhat vaktiyle ilgili hadislerin hangileri sahih bilmiyorum ama, ben o saatlerin bereketine inanıyorum. O vakti(45 dk) - şehirden şehire değişiyor, 6.50-7.00 civarı başlıyor şu günlerde-;
        * Günün planını yaparak; -herkesin program tarzı farklıdır tabi, ben belli aralıklarda neler yapacağımız yazıyorum mesela.-
        * Aylık planlarımızla -kitap planı, ders planı, ziyaretler-
        * Kitap okumalarıyla
        * Zikir/tesbih ile
        * Blog yazısı hazırlayarak =)
değerlendirebiliriz.

- Duha Namazı : Kerâhat vaktinin bitiminden öğle Kerâhatinin girmesine kadar kuşluk vakti dediğimiz zamanda kılınan namazdır. Efendimizin Ebu Hureyre'ye tavsiye niteliğinde söylediği rivayet ediliyor. İki, dört, altı istediğiniz rekat kılabiliyoruz.

  Sabah hallerini böyle güzel geçirdikten sonra, rahat rahat ütü yapıp, kahvaltı edip gideceğiniz yere hazırlanıyoruz :) Ben acele işleri hiç sevmediğim için, ve çok uyuduğumda mutlu olmadığım için sabahı değerlendirmek güne çok mutlu başlamama sebep.

Yol-Bekleme halleri :
 Evden çıkınca; 'Bismillahi tawakkaltu allah lah la hawla wala kuwata ila billa'
 Zamanımızın bir çoğunu da yolda ya da bir şeyleri/birilerini bekleyerek geçirebiliyoruz. Eğer hazırlıklı olursak, bu zamanlarımızı hem sıkılmadan, hem verimli geçirebiliriz. Ben 'Malzemelerim yanımda olduğu müddetçe, beklemek sorun değil.' derim :) Neler mi onlar;

 - Kitap;her daim olması gereken
 - Mp3ümüzü (ya da benim gibi telefon) güzel şeylerle(Kur'an-ı Kerim, ezgiler, ben pek kullanmıyorum ama sesli kitap) doldurmak -Productivemuslim: İslamize it :)-
 - Ya da süpper radyo programları olabiliyor, radyo dinlemek çok eğlenceli bi' şey bence.
 - Defter; An notları yazabiliriz, buluşmalarımızı, günlerimizi planlayabiliriz vs.
 - Tefekkür

 İş- Okul Halleri:
  Ve sonrasını yaptığımız, bulunduğumuz ortama göre düzenleme yapmalı. Orada da
 * Namaz vakitlerini önceden düşünüp hangi arada hangi namaza gitmen gerektiğini planlayalım ki, sonra 'Aa unutmuşum' demeyelim.
 * Aralardaki 'boş zaman'ın niteliği ve uzunluğuna göre yukarıdaki gibi aktiviteler de eklemek mümkün :)

  Bööyle uzun bir yazıdan alabileceğimiz biricik şey bile olsa mutluluktan uçarıım ^^
  Zamanın kıymetini bildiğimiz günlerimiz olsun inşAllah.
  Muhabbetle.

Dipnot 1: Ajandamız olmalı :) Ben Metis'in ajandasını çok seviyorum, 2013 de geliyorken söyleyeyim dedim.
Dipnot 2: Ben plan-program konusunda yazı yazacağım vaadi verdiğimde meraklananlar olmuştu, beklentileri mi yükselltim, ya da beklentiler ne yöndeydi bilemiyorum ama umuyorum ki işinize yarar.