26 Kasım 2011 Cumartesi

İlk Röportaj - İlk Gözağrım :)

  'Basında Delibu' falan mı yapmalıydım başlığı yoksa! :) Sadece şakaydı.
  Gerçi 'İlk röportaj' da iddialı oldu. Sanki herkes sırada bekliyor röportaj için :)

 Geçen cumartesi bahsetmiştim, güzel bir haber aldım diye. Röportaj yayınlanmıştı, fakat ben gazeteyi bulamamıştım, dolayısıyla daha görememiştim. Bir saat önce kapı çalınca açmadan anladım geldiğini. Sevgili Saliha'nın vasıtasıyla adım atmış olduğum bu iş, yine onun vasıtasıyla elime ulaştı. Teşekkürlerimi her yolla yapmayı bir borç biliyorum kendisine :)







Sevgili Saliha inceliğini yine gösterip, iki güzel kitabını da eklemiş kargoya :)


Hoşça bakın zatınıza.

19 Kasım 2011 Cumartesi

Ben Bugün Kışı Unuttum.

  Tam da dün; 'Kışta fotoğraf çekmeyi sevmiyorum.' derken..
  Yani tam bir şükür sebebiydi bugün benim için. Fotoğraf çekebildikçe şükrettim, yüzüme güneş çarptıkça şükrettim.
  Oysa kışı sevmeyen biri değilim ben. Yazları da kışı özlediğim olmuştu. 'Şöyle battaniyenin altında kitap okumayı özlemişim.' diye düşünürken hasta olmuştum, battaniyenin altında terlemeden kitap okumuştum. Onun gibi bir şeydi bugün de.
  Rabb'in lütfu, kalbimden geçene karşılığıydı bu. Aslında öyle baş kaldırır bir şekilde de söylememiştim kışları fotoğraf çekemediğimi. Belki de bu yüzden miydi bu lütuf :) Pek bir mutlu oldum bu lütufla.

 Bugün mezun buluşmamız vardı Eminönü'nde, oradan çıkıp şu manzarayı görünce; ben daha ferah bir yerde deniz havası almalıyım deyip tramvaya koştum.



Sonra koşarken gözüme bir kaç şey daha ilişti :




  


Sonra kendimi Fındıklı sahilinde buldum. 


  'O kedili şey nedir?' diye soracak olan olursa, o benim pek sevgili çantamdır. Kendisi Ayşe Teyze'nin Çantaları markasına sahip ve Taksim'den alınmadır :)



Sonra da Taksim.
Taksimin bazı görüntüleri ruhuma hitap etmiyor olsa da, ben koştura koştura pasajların yolunu tutmayı çok seviyorum. Ayşe Teyze'nin Çantalarını da ziyaret etmeden dönemiyorum. Bugün de gittim yine, ve elim boş dönemedim :)


Bu güne bir güzel haber daha eklendi, baya önce belli olmuş olan ama benim yayınlanmadan söylemek istemediğim bir ropörtaj haberim var size! Sevgili Saliha'nın güzel davetiyle Yeni Asya gazetesinin Cumartesi ekine dahil olmuşum. Ancak şöyle bir durum var ki, ben bunu gezmekten ancak akşam öğrenebildiğim için gazetem yok ve daha göremedim. Görür görmez haberdar edeceğim.

Hoşça kalasınız..

18 Kasım 2011 Cuma

Angry Birds Çılgınlığı Diye Bir Şey Varmış.

 Siz de o çılgınlardan mısınııız?

 Ben ki; oyunlarla aram yoktur pek, ne çok duydum şu meşhur oyunu. iPhone'u olanlar daha bir çok seviyor sanki, öyle midir bilemedim şimdi? Gördüğümü/duyduğumu söylüyorum.
 Ben pek bir zevk almadım oynamaktan. Kuşlar da sinirli olmasalar daha çok sevebilirdim belki (",) Hiç sinirli biri olmadığım için(!) :) Bunu kardeşim ve kuzenlerim duymasın, aksi durumlara en çok rastlayanlar olarak. Ama insan çok sevdiklerine naz yapar ya onun gibi bir şey olsa gerek, kılıfımı da buldum hemen. Yok yok Angry Eda'yı ben de sevmem :)
 Bu kadar sinirlileri kötülemeden sonra, bir baktım tişörtlerime Angry Birds konmuş! Hiç oldu mu şimdi değil mi? Ama ben içimdekileri söylemeden rahat edemezdim.
 Gelelim tişörtün hikayesine:
 Bu tişört de bir Angrysever'e yapıldı, liseden arkadaşım. İlk sipariş verenlerdendi ama ancak bu tatilde yapabildim :) Çünkü tasarıma bir türlü karar veremedik. Yani şöyle en başta bana 'Sen istediğin gibi tasarla.' dedi, konu vermedi. Bir kaç şey denedim ama içime sinen bir şey olmadı. Dedim sonra, böyle olmayacak sen bana bir konu söyle. Sonra Angry Birds deyince, oh dedim :) Bu tişörtün hikayesi de böyle. Artık tişörtü görme zamanı. Dındın dındın!

Dün gece bitti, hemen Twitter'a alttaki fotoğrafı koydum. Tamamını çekmedim, ışık kötü diye. Gerçi diğerlerini gündüz çektim de ne oldu, kış olduğu için ışık kötü ve fotoğraflar canlı olmuyor. Makinam çok süpersonik olmadığı için kışın fotoğraf çekmeyi sevmiyorum. Belki bazılarına göre güzeldir ama, ben kapalı havaları da hiç sevmem mesela eve ışık girmiyor diye. Neyse velhasılı kelam sonuç budur:


Tamamı da bu :)



               Cuma olduğunu unutmamalı. Bol duayla kalasınız inşAllah :)

2 Kasım 2011 Çarşamba

Bir Müjde Duymaya İhtiyacımız Vardı.



Söyleyeceklerime 'Derdi veren Allah dermanını da verir.' diyerek başlamak istiyorum.

 Hani şu günlerde ne çok sıkıntı var etrafımızda, hepsi bir biri üstüne geldi diyoruz ya, bunların üstüne bir müjde olsa da sevinsek diyoruz belki de. Ben bunları düşünürken şunu hatırladım bir an, biz şu an Zilhicce ayının içindeyiz.
 Zilhicce ayı ki; hakkındaki hadis-i şeriflere baktığımda 'Bu bir müjde!' diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
 Zilhicce ayı ki; peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem bu ayla ilgili olarak hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan ibadetler diğer aylarda yapılan ibadetlerden, Allah nezdinde daha makbuldür" buyurunca orada bulunanlar; "Ya Rasûlallah! Allah yolunda yapılan cihad da Zilhicce'de yapılan ibadetten daha sevgili midir?" dediler. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem "Evet, cihad da. Yalnız, malını, canını tehlikeye koyarak cihada çıkıp da dönmeyen (şehid olan) kimsenin cihadı bundan daha efdaldir" buyurdu. (Sünen-i Darimî)
 Zilhicce ayı ki; ona bir adım daha yaklaşmamıza vesile kurban ibadetini içince barındıran ay.
 Zilhicce ayı ki; birliğimizi bir kez daha hatırlamamıza vesile bayramı içinde barındıran ay.
 Zilhicce ayı ki; bu ayın 9. günü (arefe günü) tutulan orucun, geçmiş ve gelecek birer yıllık günaha kefaret olacağını bildirilmiştir. (Müslim, Sıyâm 196, 197)


 Böyle duygulara bürününce diyorum ki; biz böyle güzel bir ayın içindeysek bize düşen en önemli şeylerden biri de DUA. Ve duayla gelen UMUT. O(c.c)'na dayanınca her şey daha bir başka!